Ünlü oyuncu Ozan Güven, 2020 yılında eski sevgilisi Deniz Bulutsuz'a yönelik şiddet iddialarıyla ilgili olarak 5 yıl aradan sonra ilk kez açıklamalarda bulundu. Güven, hakkında açılan dava sonucunda 2 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmış ve cezasının 45 gün hapsi onanmıştı. Bu süreç, Türkiye'de kadına yönelik şiddet konusundaki tartışmalara da yeni bir boyut kazandırdı.
Olayın Arka Planı
Ozan Güven, 2020 yılında Deniz Bulutsuz'u darp etmek ve şiddetli şekilde yaralamakla suçlanmıştı. Başlatılan soruşturma sonucunda, yerel mahkeme tarafından 2 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan Güven, 'hakaret' ve 'cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçlarından beraat etti. Güven, mahkeme kararına itiraz etmiş ancak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bu talep reddedilerek cezası onanmıştı. Cezasının 5 yılın altında olması nedeniyle Yargıtay'a başvurma hakkı bulunmayan oyuncu, mevcut infaz rejimi çerçevesinde 45 gün boyunca cezaevinde kalmak zorunda kalacak.
Güven'in Açıklamaları
Ünlü oyuncu, cezasının onanmasının ardından basına yaptığı açıklamada, kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmedi. Açıklamasında, iddiaların gerçekdışı olduğunu vurgulayan Güven, "Ben bir kadını dövmedim, bir kadına işkence yapmadım. Eğer bir şiddet olayı yaşandıysa, bunun benimle ilgisi yoktur" şeklinde konuştu. Güven, Bulutsuz'un ifadesinde yer alan "saatlerce şiddet gördüm" ifadesini eleştirerek, "Bunu yapan adamın ne korunmaya ne kollanmaya ne de yüzüne bakılacak bir mahluktur" dedi.
Kadına Yönelik Şiddet Tartışmaları
Ozan Güven'in açıklamaları, Türkiye'de kadına yönelik şiddet konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi. Ülkede kadına karşı şiddet olayları sıklıkla gündeme gelirken, bu tür davalar, toplumsal duyarlılığı artırmakta ve hukuki süreçlerin nasıl işlediğine dair sorgulamaları beraberinde getirmektedir. Güven'in sözleri, sosyal medyada ve kamuoyunda farklı tepkilere yol açtı ve bu durum, kadına yönelik şiddetle mücadele konusundaki hassasiyetin önemini bir kez daha gözler önüne serdi.
Ozan Güven'in yaşadığı bu süreç, sadece kişisel bir dava olmanın ötesinde, toplumda kadına karşı şiddetle mücadele konusundaki algıları da etkilemektedir. Bu durum, hem bireylerin hem de kurumların bu konudaki tutumlarını ve yaklaşımlarını gözden geçirmesine neden olmaktadır.